Dünyada enerji gereksiniminin önemli bir kısmı fosil kaynaklardan
karşılanmaktadır. Fosil kaynaklar pahalı ve sınırlı olduğu gibi, başta CO2 olmak
üzere küresel ısınmaya neden olan sera gazlarının da en temel sorumlusudur.
Kaynakların azalmasıyla, artan enerji fiyatları yeni enerji kaynaklarına olan
talebi artırmaktadır. Son yıllarda algler biokütle üretimi için alternatif
olarak ortaya çıkmıştır. Algler fotosentez yoluyla karbon dioksiti ve güneş
ışığını çok etkin bir şekilde enerjiye dönüştürülebilen ve bu süreçte de yağ
üreten tek hücreli biyolojik canlılardır. Alglerden elde edilen yağlar diğer
bitkisel kökenli yağlar gibi biyodizele dönüştürülerek dizel motorlarında
doğrudan yakıt olarak kullanılabilir. Yüksek yoğunluklu mikroalg üretimi için,
açık ve kapalı fotobiyoreaktör sistemleri kullanılmaktadır. Mikroalg üretiminde
fotosentez için, aydınlatma şiddeti, sıcaklık, pH, CO2, besin ve kültür ortamı
gibi birçok parametre etkili olmaktadır. Her mikroalg türünün ideal gelişimi,
kendine özgü spesifik koşulların sağlandığı kültür ortamlarında sağlanmaktadır.
Örnek verilecek olursa Spirulina yüksek pH ve bikarbonat yoğunluğunda, Chlorella
besince zengin ortamlarda, Dunaliella salina ise çok yüsek tuzlulukta en iyi
gelişmeyi göstermektedir. Günümüzde ticari mikroalg üretiminde, genellikle insan
gıdası olarak değerlendirilen ve tıp-eczacılık alanlarında kullanılan Spirulina
ve Chlorella gibi mikroalg türlerinin öne çıktığı görülmektedir. Algler, farklı
kimyasal ve biyolojik bileşikleri üretme özelliği nedeniyle ticari önemi olan
organizmalardır. Küçük tek hücreli türlerden, karmaşık çok hücreli yapılara
kadar çeşitlilik göstermektedirler. Aynı zamanda, biyokütlenin en önemli
birincil üreticileri olup, organizmalar içinde en değerli ekolojik gruplardan
biridir. Özellikle, mikroalgler üzerinde yapılan son biyoteknolojik ve teknik
incelemeler, gıda, ziraat, çevre, kozmetik ve tıp alanlarında kullanımlarını
arttırmaya yönelik olduğunu göstermektedir.